OFİSE EVE OTELE GELEN ESCORT ERYAMAN SERAP - ERYAMAN ESCORT PARTNERLER

OFİSE EVE OTELE GELEN ESCORT ERYAMAN SERAP - ERYAMAN ESCORT PARTNERLER

Tape No:9135, 05.01.2009 günü Bilgesu ile yaptığı telefon görüşmesinde özetle; Y.

Tape No:9135, 05.01.2009 günü Bilgesu ile yaptığı telefon görüşmesinde özetle; Y. KÜÇÜK'ün "Kusura bakma bu Kanal Biz den aradılar öyle bişey değil genel bi sohbet için bende sormuştum ne yapıyorsunuz düzelecek misiniz edecek misiniz ondan sonra bizim Merdan orda eski arkadaşımız sende bilirsin", "O çok iyimser tabi böyle beni de ben benimle ilgili de bir istekleri var ancak bende henüz ortada bi televizyon görmüyorum üzerimde de çok büyük baskı var dün bi cenaze vardı orda ondan sonra bi greyfurt alayım diye pazara gittim pazarda da öyle iki tane kadın halkımızdan yani belki bi öğretmen böyle greyfurt alırken sana bayılıyoruz dediler ondan sonra", "Peki iyi ben de ondan sonra bişey yapayım dedim ne yapayım öyle bir baskı var ki televizyon değil şimdi Kanal Biz, bide var bi önerileri var" dediği, Bilgesu'nun "Kürt televizyonundan gelmedi mi sana" dediği, Y. KÜÇÜK'ün "Kürt televizyonundan gelmez bana" dediği, Bilgesu'nun "Ne güzel olurdu Şeş de çıkman aslında Kanal Şeş orası Şeş değil Şaş ne iki yüzlüler ne kadar iki yüzlüler aman ya rabbi" dediği, Y. KÜÇÜK'ün "Ama biz gayet açık biz yolu açtık onları ..." dediği, Bilgesu'nun "Ne kadar açılırsa açılsın Allah aşkına biyerde insanları öldürüyorlar öteki tarafta Türkçe Kürtçe konuşturmuyorlar ondan sonra da kanal açıyorlar kim yer bunu yani bu açılmış yoldan gelince burdan mı çıkılır yani demek ki biz yol mol açamamışız" dediği, Y. KÜÇÜK'ün "Ama ... biz bunun zahmetini çektik" dediği, Bilgesu'nun "Çektik bitanem ama yani açtığımız yol bu değildi bizim" dediği, Y. KÜÇÜK'ün "Tabi bunlar ..." dediği, Bilgesu'nun "Bize ne bu bu başka bişey bu bu terbiyesizlik iki yüzlülük hainlik yani boş ver peki hadi bakalım bak öfkem yerinde hadi hoşça kal" dediği tespit edilmiştir.

When you loved this post and also you would want to get details relating to detaylar burada generously visit our web site. Türkiye’de siyasî partilerin mali kaynaklarının çok ciddi şekilde yeniden düzenlenmesi gerektiğini, Türkiye’de siyasal partilerin denetlenemediğini, Anayasa Mahkemesinin denetiminin çok yetersiz olduğunu, denetim bile sayılamayacağını, Mahkemenin denetim elemanının da bulunmadığını, Yargıtay Başsavcılığının ise bu konuda yani mali yönden denetim yaptırmadığını, siyasal partilerin hazineden bile aldıkları paranın trilyonları bulduğunu ancak, bunların tek olarak denetimi olmayan kuruluşlar olduğunu, Vali ve Güvenlik Güçleri ile konuştuğunu, Güneydoğu hadisesinin altında çok büyük menfaatler yattığını, Parlementer Hükümete kadar uzanan menfaatler olduğunu, çok ciddi şekilde Güneydoğu için kullanılmak üzere alınan silahların hangi kaynaklardan geldiğini, nasıl alındığını, kimlere ne şekilde verildiğinin incelenmesi gerektiğini, Güneydoğuda olayların devam etmesinden menfaatlenen çok üst seviyeli kişiler olduğunu bildiğini, mahalli olarak aşiretler, şeyhlikler, hakim sınıflar sistemi ile menfaat bağları olduğunu, oyların alınıp satıldığı, bunun da siyasî yozlaşmayı yarattığını, çünkü bu işin ekonomik bir sektör haline geldiğini, örneğin; Bakırköy Belediyesinde meclis üyeliklerinin ilk beş sırasına girmek için ödenmesi gereken paranın 3-5 milyar arasında değiştiğini, seçildikten sonra da bunun on mislini, yüz mislini çıkarttığı, siyasî partilerin artık Türkiyede en verimli işletmecilerinin bulunduğu yerler olduğunu,

Tape no:5019 de kayıtlı 12.05.2008 günü saat 22.33’ de Cafer isimli şahısla yapmış olduğu görüşmede özetle; Şüphelinin "Ne kadara parası yüksekmiş fiyatı çok bulunca adamlar peki alın demişler abi şöyle düşünmez misin sen ulan demek ki bu ULUSALCILAR da kendilerini paraya şey yaptılar.", "İnternet sitelerinde birinde bi slogan sana BİZ KAÇ YTL yiz .", "Neler gelecek yani hem bu kadar iddalı olacaksın bu işin koç başı olmaya soyunacaksın …", "Benim diceksin ben yaparım diceksin benim planlarım var Türkiye’ yi ben kurtarırım diceksin projem hazır diceksin ondan sonra alıp Fetullah’ a zaam edeceksin bu çok ağır bi şey ya çok ağır bi şey…", "Ya bi gün dedim kimin adamı olduğu çıkarsa yani, yani görevli çıkarsa şaşırma dedim.", " Yani bu insanları satıyosun yani." dediği, Cafer’ in "Bende onu anlamıyorum şimdi bir milyon iki yüz otuz bin adamdan yüz lira isteseydi kesin verirdi", "Yüz lira alsaydın zaten yüz yirmi üç trilyon ederdi.", "Niye sattı ben hala anlamıyorum CHP’ ye geleydin bide senin en çok güzel şeyin o yani bi açıklayaydın kardeş benim durumum bu halk sahip çık yâda ben gidiyom ölüyom de", "Yani bu şey oldu vuruşa vuruşa ölemedi"

"""güran ailesi aleyhine dolaşıma giren birçok itham ve iddia açıkça asılsız çıktı. halıların yıkandığı, tüm aile üyelerinin whatsapp kayıtlarını sildiği (sadece amca salim güran telefondaki seks içeriği nedeniyle). bazı aile üyelerinin de mesajları sildiği iddiası var. öyle sistematik tüm aile, tüm köy kayıtları sildi diye bir şey yok. üstelik bir düşünelim, her an gözaltına alınma ihtimalimiz olsa hepimizin telefonumuzu gözden geçirmeyeceğimizi kim söyleyebilir? çünkü bu durumda telefonunuz elinizden gidiyor ve aylarca gelmiyor. hatta çoğu kez hiç gelmiyor. aile ile ilgili ithamlar çocuk kayıp olduğu andan itibaren devreye girdiğinden, birçok nedenle mesajlarını silmiş olanlar da çıkmıştır. olay sonrasında yüksek sesle müzik dinleyerek gizli toplantılar yaptıkları, eğertutmaz deresi’nin debisini yükselterek narin’in cansız bedenindeki cinayet bulgularını kaybettirdikleri, salim güran’ın aracının gece 22.00 civarında eğertutmaz deresi yolunda görüldüğü; bunların hiçbiri doğrulanmıyor. özellikle salim’in aracı konusu doğrulanmış gibi görülse de bu iddia da gerekçeli kararda kanaate varmış olmak dışında bir ifade ile kendine yer bulamıyor. söz konusu aracın kime ait olduğu, markası ve plakası asla tespit edilememiş. hâl böyleyken, diyarbakır barosu beyanında bile hem tespit edilmediği bilgisi paylaşılıp hem de tespit edilmemiş olsa da salim güran’a ait olduğuna kanaat getirildiği ifade ediliyor. oysa kendi telefonundaki ses kayıtlarından salim güran’ın o dakikalarda araçta ya da o yolda değil, köyde ve insanlar arasında olduğu anlaşılmış. bunu avukatı söylüyor ve bu açıklamaya itiraz edilmiyor. buna rağmen iddialar tekrar ediyor. posttruth çağında adalet maalesef böyle işliyor, gerçeklerin üzerinden atlaya atlaya... bunun gibi ahırda ve tepede bulunan kan lekelerinde hiçbir dna bulunmadığı ya da lekelerin meydana geldiği zaman tespit edilmediği halde "insan kanı olduğu açıklık kazandığından, diyarbakır oruspu narin’e aittir" deniyor. bu ağır dezenformasyon altında inceleme yapan mercilerin de etkilenmiş olacağı unutularak, konuyla ilişkili birçok delilin cinayetin aile içinde işlendiği bilgisiyle ‘uyumlu’ olduğu söyleniyor."""

ilenepietrzak7

25 Blog Mensajes

Comentarios